Marka Bilinirliği İllüzyonuna Gömülen Markanın Satışlarını Bu Basit Prensiple 3'e Katladık!

Markanız şu hikâyeye yabancı olmayabilir:

Ajans gelir. “Büyük işlerin altına imza atıyoruz,” der. Sunumlar yapılır. Grafikler parlar. Raporlar özenle hazırlanır. Erişimler, gösterimler, tıklamalar… hepsi havalarda uçuşur. CPM, CTR, KPI… Ama kasa?

Boş.

Satış?

Yok.

Ajans cephesinde ise umut hâlâ taze: “Bu ay olmadı ama önümüzdeki ay çok farklı olacak.”

Öncelikle şunu belirtmek isterim: Bu yazı bir genelleme değil. İşini hakkıyla yapan ekipler her zaman başımın tacıdır. Bu satırlar, gerçek bir örneğe dayanıyor.

Yeni başladığımız bir markada, 13 ay boyunca aynı döngü tekrar edilmiş:

• “Marka bilinirliği artıyor.”

• “Top of mind oluyoruz.”

• “Brand equity inşa ediyoruz.”

• “Zamanla oturur bunlar.”

Sonuç?

13 ayda harcanan bütçeyi sormadım açıkçası ama aldığım duyumlarla aylık 120 bin lira gibi bir ücret olduğunu söyleyebilirim.

Karşılığında gelen: sınırlı satışlar, iyimser raporlar ve güzel cümleler.

Sonra biz devreye girdik. 20 bin TL’lik bir test bütçesiyle, o 13 ayda yapılan toplam satışın 2,5 katını yalnızca 3 ayda elde ettik. Şimdi ölçekliyoruz.

Nasıl mı?

Sadece bir şeye odaklandık: SATIŞ.

Satış Odaklı Reklamcılıkla Ne Değişti?

• Sipariş Miktarı %78.38 arttı. Yani kullanıcı sadece tıklamıyor, satın alıyor.

• Satış Tutarı %168.48 arttı. Sepet ortalaması büyüdü, daha pahalı ürünler satıldı.

• Brüt Kâr %121.92 arttı. Yani artık marjdan da kazanıyoruz. Para sadece dönmüyor, büyüyor.

Ve ilginçtir: Satış geldikçe marka bilinirliği kendiliğinden yükseldi. Çünkü artık müşteriler bu markayı deneyimliyor, çevresine anlatıyor, sosyal kanıt oluşuyor.

Bizde temel kural nettir:

We sell. Or else.

Ogilvy'nin yaklaşımını benimser, doğrudan satış odaklı reklamlar ve içerikler yazarız. "We sell or else" prensibimiz buradan gelir.

Şimdi, Gerçekle Yüzleşme Zamanı

“Coca Cola da sadece branding yapıyor!” diyenler olacaktır.

Evet yapıyor, çünkü Coca Cola.

Ama senin bugünkü önceliğin hayatta kalmak. Büyümek. Kazanmak.

Önce satış. Sonra sürdürülebilirlik. Ardından marka bilinirliği zaten geliyor.

Senin ihtiyacın olan şey ne biliyor musun? "Brand Awareness" gibi süslü terimler değil.

Out of stock yazısı.

Daha sonra görüşürüz,

Burak.