top of page

Dolandırıcıların Ustaca Kullandığı Pazarlama Taktiklerini Markanızda Nasıl Kullanabilirsiniz? (%100 Etik)


Dolandırıcıların Ustaca Kullandığı Pazarlama Taktiklerini Markanızda Nasıl Kullanabilirsiniz? (%100 Etik)

Geçen hafta beni ve çevremdekileri şaşkına çeviren, ama avukatımı kahkahalara boğan bir olay yaşadım. Ve dolandırıcılara hayran kaldım.


Yanlış anlaşılmasın, destekliyorum demiyorum ama…


Yiğidi öldür hakkını yeme. 


Hep dolandırılan insanlara kızarım. “Nasıl yedin ya bu oltayı? Çok bariz değil miydi? 


Bu sefer kurban koltuğunda ben varım… 


Zamanı biraz geri saracağım. Türkiye’de en sevdiğim şehirlerden biri olan Ordu’da, kışın tam ortası. Kâr yağışı muazzam. Kayağa ara verip, buz gibi havada, ateşin başında sıcacık kahvemi yudumlarken, bacaklarımdaki hafif yorgunluğun tadını çıkararak arkadaşlarımla sohbet ediyordum. 


Ansızın telefonum titredi. 


Tanımadığım bir numaradan mesaj. Hatırladığım kelimeler “Borcunuz”, “icra”, “avukat”, “numara”, “arayın”. 


Bunlar dolandırıcı muhtemelen diyerek, telefonumu üstü hafif kar tutmuş masanın üstüne yavaşça bırakırken, aklımda ufacık bir düşünce belirdi.


“Aylar önce kartımı değiştirdiğim için, otomatik ödemede olan faturalarımdan biri ödenmemiş olabilir.” 


Söylenen numarayı aradım, ve avukat açtı. Çok kibar bir şekilde kendini tanıtıp durumu izah etti. Tam da düşündüğüm gibi olmuş, banka uygulamama girip, faturayı orada görebileceğimi ve gün içinde ödersem bir sorun kalmayacağını söyledi. 


Söylediklerini yaptım ve keyifli bir şekilde pistin dışındaki karda izimi bırakmaya devam ettim. 


Aradan 5 yıl geçti. 


Geçtiğimiz hafta, çok yoğun bir günde tam da koşuşturmacanın ortasında telefonum titredi. 


Saat 12:01.


Tanımadığım bir numaradan bir mesaj. Hatırladığım kelimeler ““Borcunuz”, “icra”, “avukat”, “numara” “arayın”. 


"Muhtemelen benzer bir durumdur. Arayayım da ödemeyi yapayım." diyerek arama butonuna dokundum. 


Telefonu oldukça kibar bir hanımefendi açtı. (Adına Fatma diyelim, gerçek ismini versem de zaten sürekli değişiyordur)


 “Naz Hukuk bürosundan, Fatma ben, nasıl yardımcı olabilirim?” 


Sesli bir şekilde attıkları mesajı okudum. 


Fatma hanım gayet kibar bir şekilde, 


  • Dolandırıcı Fatma Hanım: “Anladım Burak bey, dosyanız elimizden çıktı ama elimden geldiğince yardımcı olacağım.”

  • Ben: “Teşekkürler, ne yapmam gerekiyor? Durumun ne olduğunu görebiliyor musunuz?” 

  • Dolandırıcı Fatma Hanım: Şu an ne yazık ki göremiyorum, “XXXXXX sitesine gidip, e-devlet ile giriş yapıp, bana ekranda yazanları söyleyebilir misiniz?” (Bahsettiği site, davaları görebildiğiniz uyap.gov’un sahtesi- ben uyap’ı bile yeni öğreniyorum)


Saat 12:03.


Bu esnada dikkatsiz bir şekilde uzantıya dikkat etmeden, giriş yaptım (aklınızda bulunsun, gerçek devlet siteleri .gov ile bitiyormuş. Sonrasında avukatım bilgilendirdi.). TC’mi zaten sızdırılan datalardan bildikleri için, şifre kısmına ne yazarsam yazayım giriş yapmış gibi görünüyor. 


Benim TC’mi girince de isim, soy isim gibi verileri otomatik olarak ekrana yansıtıyorlar tabii ki. 


Oldukça inandırıcı. 


Saat 12:04.


  • Ben: (Sesli bir şekilde yazanları okuyorum) “XXXX ödemediğiniz için tarafınıza açılan dava, 17.000₺ tutar’ı 12.10’a kadar ödemediğiniz taktirde, icra işlemleri başlatılacak ve 3-7 yıl arası hapisle yargılanacaksınız”.

  • Dolandırıcı Fatma Hanım: Evet Burak bey, 12.10’a kadar belirtilen tutarı, Adliyeye giderek ödemeniz gerek. 

  • Ben: Hanımefendi, bu ne saçmalık böyle şey mi olur 10 dakikam kaldı nasıl yetişebilirim ki? 


Tabii ki, yetişemeyeceğimi biliyorlar :).


  • Dolandırıcı Fatma Hanım: Ekranın altında dosyanıza atanan avukat beyin IBAN’ına ödemeyi yapabilirsiniz, o sizin adınıza dosyayı kapatsın. Öbür türlü yazdığı gibi 3-7 yıl arası hapisle yargılanacaksınız. 

  • Ben: Avukatı alabilir miyim telefona? (Yaklaşık 4 dakika hatta bekletip)

  • Dolandırıcı Avukat: Ben avukat Ziya, kimsiniz? 

  • Ben: Merhabalar ben Burak, durumdan haberdarsınızdır. 10 dakikada adliyeye ödeme yapmamı nasıl bekleyebilirsiniz ki? 

  • Dolandırıcı Avukat: (bağırarak) Bu benim sorunum değil, vaktimi neden çalıyorsunuz? Hapse girebilirsiniz, size yardımcı olmayacağım. 

  • Ben: Avukat bey, sorunumu dinlemeden bu tavrınız hiç… (diye konuşmaya başladığım esnada)

  • Dolandırıcı Avukat: Beni alakadar etmez. Şu kadarcık para için parmaklıkların… 


Derken telefonu yüzüne kapatıp, avukatımı aradım. Telefon çalmaya başladı.


Saat 12:07.


Bir an önce ödeme yapmam lazım. Ekranda e-devletimle giriş yaptığım site ve benim adıma açılan davadan ve 3-7 yıl arası hapisten kurtulabilmem için ödeme tutarı ve paylaşılan İBAN bana göz kırpıyor.  


3 Saniye içinde aklımdan geçen düşünceler:

  • Bunca işin arasında bu nereden çıktı? 

  • Acaba telefon çalarken, ödemeyi yapsam mı?

  • Tam vaktini buldu. 

  • Ne kadar ilginç bir gün geçiriyorum? 

  • Anlayamıyorum, aslında oldukça sahte görünüyor

  • Bunlar dolandırıcı mı acaba? 

  • Sebebini bile belirtmedikleri bir şey yüzünden 17.000₺ para mı ödeyeceğim? 

  • Ne kadar saçma.


Saat 12:08. - "Hapisten kurtulmak için 3 dakikam kaldı." 


Avukatım telefonu açtı, durumu özetledim, “2 dakikam kaldı ödemeyi yapayım mı?”


  • “Elimde hiç kullanılmamış bir köprü var satayım mı sana?  hem de 2 dakika içinde satın alırsan 17.000₺.”


Ve bastı kahkahayı. Senden hiç beklemezdim diyerek bir güzel de fırçaladı beni. 


Peki ben, dolandırıcıları neden tebrik ettim? Dolandırıcıların pazarlama ve satış konusunda ne kadar iyi uyguladıklarını gördüm. 


Peki siz bunu nasıl markanıza etik bir şekilde uygulayabilirsiniz?


  1. Müşteri Farkındalık Seviyesini Kullanma (Levels of Awareness):

• Dolandırıcılar, benim gibi insanların hukuki süreçlerle ilgili düşük bilgi seviyesine sahip olduğunu farkındalar.

Pazarlama açısından: Müşterinin farkındalığını doğru noktada yakalamak çok önemlidir. Eğer bir kişi zaten ihtiyacının farkındaysa, ona ürünü doğrudan sunabilirsiniz. Ancak farkında değilse, önce bilinçlendirme yapmanız gerekir.


  1. Ağrıyı Keşfet ve Sun (Find the Pain and Agitate):

• Dolandırıcılar, benim potansiyel kaygımı (borç, hapis cezası, zaman kısıtlaması) biliyor ve bunu tetiklemek için bana baskı uyguluyorlar.

Pazarlama açısından: İyi bir satış metni, müşterinin acısını keşfeder ve onu en hassas noktasından yakalar. Acıyı daha fazla hissettirdikçe, harekete geçme ihtimali artar.


  1. Aciliyet (Urgency), FOMO (Kaçırma Korkusu) ve Kıtlık (Scarcity) Yaratma:

• “12.10’a kadar ödeme yapmazsanız 3-7 yıl hapis” gibi zaman kısıtlamaları, müşteriyi - bu senaryoda kurbanı, yani beni - hızla karar vermeye zorlar.

Pazarlama açısından: “Bu fırsat 24 saat içinde sona eriyor!”, “Son 3 Stok, 40 kişi şu an sayfayı inceliyor, 90 kişinin sepetinde” gibi sınırlı teklifler, satışları artırmada etkili bir taktiktir. (Yalan olmadığından emin olun, yoksa bu hikayedeki Fatma hanım ve Avukat Bey’den bir farkınız kalmaz.)


  1. Otorite ve Güven Unsuru (Authority & Trust):

• Mesajdaki “hukuk bürosu”, “avukat”, “avukatın bana olan tavrı, zamanım yok sizinle mi uğraşıcam daha büyük işlerle uğraşıyorum”gibi yaklaşımları, profesyonel bir algı yaratıyor.

Pazarlama açısından: Bir markanın, otorite ve güven inşa etmesi gerekir. Gerçek müşteri yorumları, medya referansları veya sektördeki bilinirlik, güven duygusunu pekiştirir.


  1. Eylem Çağrısı (Call to Action – CTA):

• Dolandırıcılar, eylemi çok net bir şekilde sunuyor: “Bu IBAN’a hemen ödeme yap! ve hapisten kurtul!”

Pazarlama açısından: Etkili bir CTA, müşterinin tereddüt etmeden adım atmasını sağlar. 


Dolandırıcıların stratejileri, başarılı bir pazarlama kampanyasında olması gereken tüm unsurları içeriyor. “Doğru kitleye doğru mesajla ulaşmak, duygulara hitap etmek, aciliyet yaratmak ve güven inşa etmek” gibi prensipleri en iyi şekilde uyguluyorlar. 


Ne yazık ki, bu teknikleri kötü amaçlarla kullanıyorlar, ama sistemlerini incelediğimde şunu görüyorum:

Temel ilkeleri çok iyi biliyorlar ve uyguluyorlar.


Pazarlama dünyasında da aynı prensipleri kullanıyoruz. Ancak fark şu ki:

• Biz, gerçek değer sunarak müşterinin yaşamını iyileştirmek için çalışıyoruz.

• Onlar, bu teknikleri insanlardan çalmak için kullanıyor.


Bu olay, pazarlamanın gücünü ve doğru ellerde nasıl harikalar yaratabileceğini gösteriyor. Yanlış kullanıldığında ise nasıl sonuçlar doğurabileceğini… . 


Sonrasında "Arıcı: Ölüm Kovanı (The Beekeeper)" filmindeki, Jason Statham’a dönüşmek zorunda kalmamak için bu konularda, ailenizi ve sevdiklerinizi uyarmanızı tavsiye ederim.


Ve her zaman satış ve pazarlamanın gücünü doğru amaçlar için kullanmanız dileğiyle...


Daha sonra görüşmek üzere…

Burak.




Comentarios


bottom of page